2017’nin En Trend İçerikleri
On yıl kadar önce -artık iflas etmiş bulunan- güçlü bir yerel marketler zinciri, internet reklamcılığına son derece agresif biçimde para döküyordu: İnternet sitesi, sosyal medya hesapları, reklamlar, videolar.. Ancak, tüm bunların müşteriye kattığı bir şey yoktu. Müşteri (internet’teki hedef kitle), bu market zincirlerinin sosyal medya hesaplarını takip ederek, neredeyse hiçbir şey kazanmıyordu: Eve servis yoktu, kampanya yoktu, özel indirim yoktu.
Yanlış yaptıkları şey şuydu: Radyo ve televizyona reklam verir gibi, internet’te de reklam üretmeye çalışıyorlardı.
Daha da acısı, müşteri profilini analiz etmemişlerdi. 2000’lerin başındaydık ve market müşterilerinin büyük kısmı İnternet kullanıcısı bile değillerdi.
2017’nin ilk yarısını geride bırakmaya hazırlanırken, yılın başından bu yana trend olan, popüler içerikler de kendilerini göstermiş oldular. İnternet mecrası üzerinde faaliyetlerini yoğunlaştıran ve bu alanda yatırım yapan kurumlar için özellikle önem taşıyan içerikler hakkında, Forbes dergisi de bir çalışma gerçekleştirdi.
İnternet pazarlamacılığı ve sosyal medya üzerinden yürütülen reklamcılık faaliyetlerinin planlanmasında temel baz alabileceğiniz bu çalışmaya mutlaka göz atmanız gerekiyor.
E-Ticaret başarılı sonuçlar veriyor
2016 ile kıyaslandığında B2B (işletmeler arası) pazarlamacıların yüzde 62 gibi yüksek bir oranda daha başarılı sonuç getirdiğini görüyoruz. B2C’de (firmadan müşteriye yapılan e-ticaret) ise bu oran yine gayet başarılı: yüzde 63. 2015-2016 arasında iyileşmenin sadece yüzde 30 civarlarında gerçekleştiğini düşünürsek, Forbes’un çalışması, İnternet pazarlamacılığının başarı oranın hızla büyümekte olduğunu gösteriyor.
Ancak, halen sanal pazarlama alanına girmemiş olan şirketler için kötü bir haberimiz var: Tüm bu gelişmeler, İnternet pazarlamacılığı sektöründe rekabetin daha da şiddetleneceği, her geçen yıl İnternet’e kurumsal girişlerin daha da masraflı hale geleceği anlamına geliyor. Eğer yerleşik bir alt yapınız yoksa ve hala “e-ticarete geçsek mi geçmesek mi” diye düşünüyorsanız, 2018 yılında daha fazla masraf yapmak zorunda kalacağınızı söyleyebiliriz.
Cep telefonları temel hedefiniz olmalı
Tahmin edebileceğiniz gibi, artık İnternet kullanıcılarını büyük bir kısmı, İnternet’e girerken mobil cihazlar (tabletler, ama daha çok cep telefonları) kullanıyorlar. “Ben cep telefonu satmıyorum ki?” diyebilirsiniz, ama bunun size bakan yönü çok önemli: Web siteniz ve e-ticaret materyalleriniz MUTLAKA mobil uyumlu olmak durumunda. Aksi takdirde İnternet’teki müşterilerinizin yüzde 65’ini kaybedeceksiniz. Evet, Comscore’a göre, günümüzde İnternet kullanıcılarının yüzde 65’i, e-ticaret işlemlerini mobil cihazlardan gerçekleştiriyor.
Peki sizin şirketinizin web sitesi, cep telefonlarında nasıl görünüyor?
Söylemeden edemezdik, her ne kadar güç kaybetse de, Facebook dünyada küçük ölçekli işletmeler için hala en çok tercih edilen sosyal medya platformu durumunda. Elbette Facebook tek başına size yeterli gelmeyecek, gelmemeli. Ama sepetinizde bulunması lazım.
Görsel İçerik
Hadi ama! Artık dial-up ile İnternet’e bağlanmıyoruz. Cep telefonlarında 4.5 G’ye geçtik, Youtube videolarını dolsun diye arka planda açık bıraktığımız zamanlar geçti. Müşteriler artık alış veriş yaparken ya da satıcı ararken görsel öğe arıyor. Görsel çok önemli. Ürünleriniz, fabrikanız, ofisleriniz, hedef kitleniz, hedef çevreniz… Snapchat’iniz var mı? Instagram’da sadece yemek mi paylaşıyorsunuz? Peki ya Pinterest??
Ama biraz da profesyonel olun. Neticede gelişmek, büyümek isteyen bir firmasınız! Cep telefonu ile çektiğiniz fotoğrafları yükleme döneminiz geride kaldı. Profesyonel çekim hizmetleri alın, sosyal medya düzenlemenizi uzmanlara bırakın [ipucu: Rubicon Medya 🙂 ].
Video da koyun!
Dediğimiz gibi, İnternet artık çok daha fazlasına imkan tanıyor. Sadece resim değil, videolar da ekleyin. Video, hem kurumsal ciddiyetinizi gösterir, hem de, artık biliyorsunuz, klişe ama: gençler okumuyor. Hele sıkıcı gelen metinleri hiç okumuyorlar. Bunun yerine bir kaç dakikalık, hedefe yönelik videolar her zaman daha etkin sonuç verecektir. Youtube ve Snapchat’in yanı sıra Facebook ve Twitter’ın video seçeneklerini de etkin biçimde kullanabilirsiniz. Facebook’un kurucusu Zuckerberg’in dediği gibi: “Videolar, mobil telefonlar kadar büyük bir megatrend!”.
UGC – ya da kendi içeriğinizi kendiniz üretin!
Neredeyse tüm yazılarımızda altını çize çize dediğimiz gibi: Hedef kitlenize odaklanın ve arada bağ kurun. Bir çoğunuz esnaflığın temelinden yetiştiniz. Evet, müşteri ilişkisinin nasıl kurulması gerektiğini biliyorsunuz. Müşteriyi “yabancı” hissettirmemek, özel olduğunu, tanındığını göstermek ticarette önemli. İnternet’te de öyle! Neticede, kullandığınız araç sanal olsa da, ulaştığınız kişiler gerçek. Araştırmalar gösteriyor ki, insanların yüzde 85’i, marka içeriklerinden daha çok diğer insanların ürettiği içeriklere güveniyor.
Bunu biraz açalım: Bulaşık deterjanı reklamlarında neden sıradan, normal ev hanımlarını oynatıp “X markası çok iyi, çok mükemmel” dedirtiyorlar? İşte bu yüzde 85’e ulaşmak için.
Siz de aynı yoldan gitmelisiniz. Sosyal medyadaki videolarınızın allı pullu olması değil, samimiyeti önemli. Kimse Facebook’a girip de durduk yere “hadi reklam izleyeyim” demeyeceğine göre? Kullanıcıyı baz alan, onu işin içine katan, beraber üreteceğiniz bir içerik.
Evcil hayvan ürünleri satıcısı Chewy firması, sosyal medyada müşterilerini Chewy ürün kolileri üzerinde kedilerinin yer aldığı fotoğraflar paylaşmaya davet etti. Sonuç: Güven duyacağınız sıradan insanların paylaştığı binlerce Chewy logolu kedi fotoğrafları. Daha iyi bir reklam nasıl olabilirdi ki? Üstelik kuruş harcamadan.
Reklam verin.
Sadece içerik üretmekle ve yeni yöntemler keşfetmekle vakit kaybederseniz, pazarlama değil, ar-ge yapıyor olmaz mısınız? Günümüzde artık ispatlanmış, başarılı pazarlama yöntemleri uyarlanarak başarılı çalışmalar gerçekleştiriliyor. Çünkü, biliyoruz ki Chewy müşterilerini fotoğraf paylaşmaya davet eden ilk firma değil. Başarılı örneklere bakın ve bunu firmanıza uyarlayın.
Ama bu da yetersiz, çünkü müşteriye, hedef kitlenize hızlıca ulaşmanız lazım – yoksa içeriğiniz eskiyecektir. Başarısızlık, motivasyonunuzu da olumsuz etkileyecektir. Bunun için, İnternet’te firmalar etkin biçimde reklam veriyor, reklam için bütçe ayırıyor.
İlginç değil mi? Ücretsiz diye girdiğiniz sosyal medya mecrasında yine reklam vermeye başlıyorsunuz. Evet. Elbette mecbur değilsiniz, ancak Facebook’ta harcayacağınız 5 TL’nin sizi bir günde yüzlerce potansiyel müşteriye ulaştırdığını düşünürseniz.. Oldukça etkili.
Rubicon Medya olarak biz, aynı zamanda Outbrain ve Taboola sistemleriyle de çalışıyoruz. 5 TL’nizin neler yapabildiğine çok şaşıracaksınız.
Kişisellik
Oh, en önemlisini en sona sakladık. İçerik pazarı büyüdükçe ve büyüdükçe ve büyüdükçe rekabet artıyor. Daha da artıyor. “İçerik Şoku” olarak adlandırılan bu durum, 2000’lerin başındaki İnternet balonuna benzer biçimde, ama içerik bazlı olarak, devasa bir üretim çöplüğünü de beraberinde getirdi.
Tüketicinin görebileceğinden daha fazla içerik var. Mahalle marketlerinin (küçümsemiyoruz) dahi sosyal medya hesapları var – ama düşünmek lazım, eve servis olmadıktan sonra bir marketin sosyal medya hesabı ne katabilir?
Uzmanların kişisellikten kastı nedir? Kişiye özel, kişiyi farklı kılacak bir yaklaşım izleyin. Bunu aslında zaten çevrenizde görüyorsunuz: İnternet’te ürün satıyorsanız, benzer türdeki uygun fiyatlı ürünleri de önerin, alternatifler sunun. Müşterilerinizi sadakatle size bağlayın.
Bunun için müşterilerinizle ilgili bilgileri derleyin, analiz edin, kategorilendirin ve nokta atışı kampanyalarla müşterilerinizi kendinize çekin: Tekstil mağazalarından aldığınız müşteri kartlarınız sadece indirim sağlamıyor, hangi ürünleri aldığınızı, tarzınızı, beğeninizi de analiz ediyor.
Sonuç olarak, karmaşık ve zor görünebilir, ama unutmayın, hepsini aynı anda yapmaya ihtiyacınız yok. Tüm sosyal medya sitelerinde, reklam araçlarında, video kanallarında değil, ihtiyacınız olan alanlarda var olun. Odaklanın ve atışınızı yapın.
Ha bir de son olarak, ne kadar gecikirseniz, internet pazarlamacılığına girişiniz o kadar maliyetli olacak.